Gittiler gittiler gittiler... (ashura - garajistanbul'da)

Bu yazı 10 Aralık tarihinde Yeşil Gazete'de yayımlanmıştır.
 
Herkesi kendisine benzetmeye çalışan bön-merkezcil düşünceler sebebiyle, her iki haftada bir, dünya üzerinde bir dil ölüyor. Bugün dünya üzerinde 6000 dil varken, gelecek yüzyılda bu dillerin yarısının yok olması bekleniyor. “Ben”den başkasını bilmeyen at gözlükleri, -öteki”ni önce resmi olarak yok sayıyor, ... sonrada yavaş yavaş yok ediyor.., ortadan kaldırıyor... ya da “beriki- ni kahramanlaştırırken, tarihin onu acizlikle yargılayacağını farketmiyor bile.

Ekolojik Sanat'a ilişkin Polemik Kaygısı

Foucault, Magritte'in “Bu bir pipo değildir.” isimli tablosuna boşuna özel dikkat çekmemiştir.i Magritte, bu tabloda özellikle dil ve imge arasındaki ilişkiyi açığa çıkarmak istediğini belirtmiştir.ii Dilbilimin kurucusu Soussure ise dili bir göstergeler bütünü olarak ele aldığında çok daha önemli bir bilimsel gerçekliği farketmişti. Göstergebilim adında bir bilime ihtiyaç vardı ve bu bilim yalnızca dilbilim alanı ile sınırlı değildi. Soussure'a göre, kelimeler ve gösterdiği anlamın birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerektiği gibi, dil dışında kültürel fenomenler, sanatsal kritiklerde de ve hatta “şeyler”in doğasında da göstergebilim gerekliydi.iii Kendisinden yaklaşık elli yıl sonra ise Levis-Strauss bu bilimi kuracak ve bu yolla kültürü, iletişim olarak tanımlayacaktır.iv Foucault ise bu tartışmayı “şeyler”in doğasına kadar genişletecektir.v

Bir Ekoloji Hareketi Olarak Yeşiller Hareketi; Türkiye'de Yeşiller Partisi

Bir Ekoloji hareketi olarak Yeşiller Hareketi; Türkiye'de Yeşiller Partisi

Anti-Parti Yeşiller ve Anti-İlkeler


Türkiye'de Yeşiller Partisi 1988-1994 yılları arasındaki macerasından sonra, 2008 yılında kurulduğundan bu yana, parti içi tartışmalarda da konuşulduğu üzere, umut ettiğimiz hızda olmasa da, her geçen gün büyümeye devam ediyor. Partiye dahil olmamdan bu yana yeni katılan farklı özelliklerdeki üyelerimizde ve yapılan kimi tartışmalarda, birbirini tanımayan insanların, birbirleriyle anlaşabilmesi için kurdukları dilde birleştirici olan en önemli zemin herhalde yeşil ilkelerimiz.



Partimizin olmazsa olmaz dediğimiz ve bizleri biraraya getiren ilkelerimizin ne anlama geldiğini herhalde biliyoruz. En kötüsü bir sözlükten ne anlama geldiği açılıp anlaşılabilir. Buna karşılık ilkeleri oluşturan kelimeler ve gösterdikleri anlamın her kişi tarafından farklı okunabilmesi sebebiyle kimi zaman bu kelimelerin gösterdiği anlamların sınırlarının zorlandığı zamanlarda rehber olabilmesi açısından, naçizane bir amaçla bu yazı kaleme alınmıştır. “İlkeler” hakkında yazmak bıçak sırtı bir konu olsa da yararlı olacağını umuyorum.

Savaşımız Kutlu Olsun!

Türkiye’de sopalar, sapanlar, taş ve gaz bombalarıyla gerçekleşen şiddet medyada saatlerce izlenirken, bir yıl boyunca uçaklı, bombalı, keleşli savaşa izin veren tezkere meclisten geçti.Sebebini ise sanki ortaçağdaymışız gibi etnik ve kültürel sorunların savaşı olarak göstermeye devam ediyorlar. Bu konu öylesine dar bir çerçevede tartışılıyor ki, hiç tartışılmasa daha iyi dedirtiyor insana…
Vatanın elden gidişi meclis tarafından demokratik yollarla onaylandı. Hukuk, artık bu karara göre davranacak. Gerçi son iki yıldır uygulandığı halinden bir fark yok.
Bu kararla neler oluyor, ne oldu ve neler olacak…

Monomitos ve Polymitos - Dilaver ve Muhsin'e atfen

Dilaver’in parti içi kimi diyaloglarımızda, zaman zaman pervasız olarak nitelenebilecek çıkışlarımın üzerine bu tartışmadaki ilk yazısını (Tevhidin ve Hikmet’ in Anlamı) bana ithaf ettiğini sanıyorum. Yazdıklarına katılmamak mümkün değil. Bununla birlikte Muhsin’in oldukça açık bir biçimde Dilaver’in tezini su balonuna benzetmesi de ( Tevhid Parçalı Değil Bütün Algılanmalıdır ) bence haklıdır. Sonrasındaki tartışmalar ise bana da yazmayı gerekli kıldırdı. Bu tartışmadan hareketle hazır muhabbet derinleşmişken, ve bence hakkaten de olması gerektiği gibi çoktanrıcılık ile tektanrıcılık konusuna dalmışken, antropolojik verilerden hareketle, ekolojik düşüncede de oldukça önemli olacağını umduğum birkaç ekleme yapmak istiyorum.

Çağdaş din antropolojisi (özellikle Turner) bize sanat ile dinin birbirinden ayrılmaz birlikteliğini sunmaktadır. Buyrun bir de buradan yakalım.